28 Şubat bir darbe idi. Belki kansız oldu. Ancak etkisi ve artçısı, sınıf atlayan bir camianın sembolü olarak görülen kısmına oldu. O dönemin darbecilerini siyasi semboldür diyerek sistemin/kamusal alanın dışına ittiği genç kızları onurlarını ezdirme pahasına diploma ve kariyer ile rest çekme ve eve kapanma arasında seçim yapmak zorunda kaldılar. Rest çekenler yaptıklarından hiçbir zaman pişman olmadılar. Özel sektörde ezilseler de, lise sıralarında tüm toplumu yüksek ideallerle donatma konusunda idealist yetiştirilmiş olup, geleneksel ev rollerini kabul etmekten başka çareleri olmasa da pişman olmadılar. Bazıları benim gibi eşarp üstüne peruk takmaya razı olup geçte olsa diplomasına kavuştu. Bazıları özel sektörde diploma olmaksızın girmiş oldukları bölümlerle ilgili becerilerini sonuna kadar geliştirip, mühendisten veya başka bir diplomalıdan çok daha ucuza sundu. Bazıları resim, tezhip, ebru, ahşap boama, nakış vb. sanatın geniş yelpazesi içinde hayal dünyalarını yansıtmayı denedi. Bazısı sivil toplum örgütlerinde “sivil itaatsizlik”, “özgürlük”, “insan hakları” vs. gibi kavramları ve özgün duruşu öğrendi. Bazısı ana babasının veya kocasının dizinin dibinde çocuk ve aile ile ilgili rollerle boğuşurken, okul öncesi dönem ve kişisel gelişim alanlarında kendilerini geliştirdi. Pek çoğu farklı meslek dallarından olmakla beraber kuran öğrenmenin önündeki engel, kuran eğitimini okul öncesi eğitimiyle harmanlayarak dindar kesime gayri resmi ve resmi kreş hizmeti olarak sunulmasına vesile oldular. Ve dolayısıyla kreş öğretmeni oldular. Bazısı çok ağır depresyonlar geçirdi. Ancak kamusal alanın dışında kazanmış olduklarını insanlara gösterme gereği duymadan yaptılar.
Bazıları o dönemde yaşamış olduğu soyut darbenin şokunu bir şekilde atlattı. Ancak 2011 affıyla lisans eğitimlerine geri dönenler için okullarını bitirmek hayatlarının 2. büyük şoku oldu. Bu affı sunanlar zannediyorlar ki mağduriyet giderildi. Hak geri verildi. 35li ve 40lı yaşlarında 20li yaşlardaki gençlerle aynı sınava tabi tutulurken onların durumu son derece buruk… Yönetenler farkında değil belki, inançlarından taviz vermek yerine kendi köşelerinde tevekkül eden bu genç kızlar aynı uzun bir uykuya dalmış ve aradaki zamanı kaçırmış biri gibi ortada kalıverdiler. Anlaşılan o ki bu ülkenin makro planları arasında, 28 Şubatın asıl mağdurlarına -sadece darbeciler tarafından değil, aynı zamanda kendi cenahı tarafından da yıllar boyu yalnız bırakılarak mağdur edilen- yer yok.
Kocalarının yanında veya anne babalarının yanında sessiz ve güçlü durmaya çalışmaları ikna oldukları anlamına gelmiyor. Sayıları çok fazla ama etrafınıza bakın onları hep tek göreceksiniz. Hiçbir zaman kendilerini kurtaracak kahraman beklemediler, bekleyerek hiçbir şey elde edilemeyeceğini de öğrendiler. Yetişirken öğretmenleri onlara kendi kendilerine yetmelerini, aciz görünmemeyi öğütlemişti. Ama bilin ki kalpleri kırık. Şimdi seçim öncesinde kamuoyu oluşturmaya, ses çıkarmaya, imza toplamaya, gündem oluşturmaya çalışıyorlar. Bu yıl öncekilere nazaran biraz daha duygusallaştılar ama merak etmeyin bunu da aşacaklar.
yüreği̇ne kalemine sağlık....